PALYAÇO DEYİP GEÇMEYİN!
Vaktiyle
yüz boyama sanatına merak salmıştım. Bir yıl sahne makyajı eğitimi aldım.
Yaptığım çalışmalar sıradan olmasın istedim. Hem eğleneyim hem de anısı
kalsın...
İnsanları
güldürüp eğlendiren, sıra dışı giyinen, yüzünü komik bir şekilde çokça boyayan
palyaço olmak istedim bir gün. O gün yaşadıklarımı anlatmadan önce palyaço
hakkında biraz bilgi vereyim.
Palyaçoluğun geçmişi MÖ 1600
lere dayanır, dünyada pekçok yerde sanat dalı olarak kabul edilir. Amacı
özellikle çocuklarla eğlenmek ve onları eğlendirmektir.
Renkli ve abartılı peruklar
takar, dikkat çekici şekilde makyaj yapar, değişik şekilli, büyük ayakkabılar
ve garip kıyafetler giyinirler. Ayrıca hareketleriyle de dikkat çekerler.
Oyunlar oynar, muziplik yaparlar. Tarihte palyaçoluğa Antik Yunanistan'da, İtalyan Sokak tiyatrosunda, Fransız kökenli pandomimde, Japon Kabuki geleneklerinde ve Avrupa'da
rastlanmaktadır.
Palyaçoların çalışma alanları
sirkler, sokaklar, özel toplantılar,
davetler, eğlenceler, tanıtımlar,
etkinliklerdir.
İtalya'da "Arlecchino"
karakteri, aşk nedeniyle başı dertten kurtulmayan bir uşak rolüyle ün
kazanmıştır.
İngiltere'de William Kempe ve
Robert Armin ile belirginleşen palyaçoluk sanatı, Almanya ve Fransa'da farklı
şekillerde belirginleşmişse de biçimsel farklılık göstermemiştir. İngiltere'de
doğarak ünlenen "Şarlo" tiplemesinin ünlü oyuncusu Charli Chaplin ise, önce Avrupa'ya, sonra da dünyaya
yayılan ünü nedeniyle unutulmaz bir karakter oluşturmuştur.
Dayak yemek, düşmek, ıslanmak,
şaşırmak, komik hareketler yapmak palyaçoların doğasında vardır yani sıradan
olaylardır. Gösterileri genellikle 5-10 dakika sürer. Sirklerde ise ara
gösteriler için 1-3 dakika süreyle geçiş oyunları sergilerler.
İlk gerçek sirk palyaçosu
Joseph Grimaldi, İngiltere'de 1850'te sahneye çıkmış. İlerleyen süreçte, birçok
palyaçonun takma adı haline gelen "Joey" adıyla tanınmıştır.
ABD'deki ilk palyaçolardan
biri, Amerikan İç Savaşı sırasında (1861-1865) ünlenen Dan Rice'dir. Rice'ın
ABD ordusunu simgeleyen Sam Amca'ya esin kaynağı olduğu sanılmaktadır.
Avrupa'da ise Coco (Raoul
Jouin), Toto (Armando Novello), Grock (Charles Adrien Vvettach) ve SSCB'nin en
sevilen palyaçolarından Oleg Popov sayılabilir. Bilinen bazı palyaçolar:
Beyazyüz, en bilinen palyaço
tiplemesi olup yüzünü beyaz boyayla kaplar. Burnunu büyük ve kıpkırmızı
yuvarlak biçimde çizer. Ağzı da kırmızı ve yayvan çizimle
belirginleştirilmiştir. Kel görünmek için başını sıkıca sarıp ten renginde bir
başlık giyer.
Şapşal (Auguste) palyaçonun
da burnu kırmızı renkli olup yayvandır. Abartılı büyük giysileri, yüksek siyah
kaşları, kocaman bir ağzı vardır. Sakar ve dağınıktır. 1865'te ortaya çıkan ve
Auguste olarak bilinen bu palyaço adını, bu türün ilk örneğini sergileyen
Fransız palyaçosu Auguste'ten aldı. Genellikle ikili olarak gösteriye çıkan
Auguste palyaçolardan biri aklı başında adamı, şapşal ise ortalığı karıştırarak
gülünç duruma düşen iyi ve saf kişiyi temsil eder.
Karakter palyaço, ABD'li oyuncu Emmett Kelly'nin yarattığı
kederli serseri, maddiyata değer vermeyen, insancıl bir tiptir. Uzun bir palto,
çok renkli eski, yamalı pantolon, yamuk bir şapka ve yırtık ayakkabı giyer.
Ayrıca; amatör palyaço, Kızılderili palyaço, Rodeo palyaço, Sokak
palyaço diğer türler arasındadır.
Bir
palyaço neler yapabilir:
Bir
iple yapılan hareketlerle, izleyenlere bir boğa yılanıyla güreşiyormuş hissi
verebilir.
Bir ata, zebraya, eşek,
fil hatta bir devekuşuna binebilir. Aslan terbiyecisi olarak komiklik yapar.
Bir orkestrada önemli bir noktada öenmli bir enstrüman kullanabilir. Çok çok
küçük bir araba ya da bisiklete ustalıkla binebilir. Üç top ya da labut gibi
materyalleri döndürerek gösteri yapabilir.
İnce uzun balonlardan
çeşitli şekiller yapabilir.
Bir de Alisa palyaço var
ki o da gün boyu Kızılay sokaklarında gezmiş hatta ev ev dolaşmıştır.
İşte o gün palyaço olmaya karar verdim. Palyaço model
fotoğrafları arasından birini seçtim ve yüzümü boyamaya başladım. Tabi ki
arkadaşlarımın yardımıyla. Çok uğraş verdik gerçekten ama çok güzel oldu. Sıra
kostümlere geldi. Aynaya baktığımda karşımda harika bir palyaço duruyordu. Evet
çalışma bitmişti ama boyaları hemen
silmeye kıyamadım. O halde Kızılay sokaklarında gezmeye başladım. Harika tepkiler
alıyordum. Arabalardan, otobüslerden insanlar el sallıyordu bana tabi ben de
onlara. Sayısız insan fotoğraf çekilmek istedi, hiçbirini kıramadım. Hepsiyle
hatıra fotoğrafı çektirdim. Çok hoşuma gitmişti, annem görse tanıyamazdı.
Alışveriş merkezlerine girip bakınıyordum. Bir çiçekçinin önünden geçerken gül
armağan ettiler.Tüm bunlar olurken yanımda bir arkadaşım vardı, sürekli
fotoğraf ve video çekimi yapıyordu. Ama gülmekten konuşamıyordu bile benimle.
Derken biri önümde diz çöküp evlenme teklifi yaptı. Yok artık dedim. Bu bir
kamera şakası falan olmalıydı. Çünkü on dakikayı geçkin serenat yaptığını eve
gelip videoları seyredince gördüm. O arada arkadaşım çekime ara vermeden kayıt
almış. Sonra arkadaşım oğlunun palyaço fobisi olduğunu söyledi. Yola koyulduk,
otobüse bindiğimizde bir tam bir palyaço alır mısınız dediğimde ise herkes
gülmüştü. Deniz Umut'a sürpriz yapmak üzere evlerine geldik. O an için çok
hoşuna gitmedi sürprizimiz tabi, ama zaman geçtikçe çok iyi iki arkadaş olduk.
Sıra yeğenimim koulrofobisini yenmeye gelmişti. Koulrofobi, ifadesiz, durgun,
maske takmış insanlardan hoşlanmayan, palyaço gördüğünde gülmeyen ürken
insanların sahip olduğu korkudur. Bu kişiler palyaço gibi boyanmış süs
bebeklerinden de korkarlar, bu tarz eşyaları asla evlerine sokmazlar,
gördüklerinde bile ürperirler.
Ada Su palyaço görüntüme yaklaşmak istemiyor ama sesimi
duyduğunda gülümsüyordu. Ona tüm palyaçoların benim arkadaşlarım olduğunu,
korkmasını gerektirecek bir şey olmadığını söyledim. Uzun süren uğraşlardan
sonra Ada Su'da nihayet boynuma sarılmıştı.
Evet sıradışı, güzel ve özel bir gün daha yaşanıp geçmişti hayatımdan...
Palyaçoya ihtiyaç duymadan
tüm çocukların hatta büyüklerin gülüp şenlendiği bir dünya görebilmek
dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder