Dar
alanda savaşalım mı ne dersiniz?
"8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü" diye bir gün var.
O
günün anlam ve önemini kavratmamıza yardımcı olabilirsiniz
mesela.
Bugünü
bizlere sadece gül ve karanfil dağıtarak geçirmeyin lütfen.
Zaten
bizim derdimiz eşitlik filan da değil. Sadece adalet istiyoruz biz.
Ama
toplumumuzda görünen o ki biz kadınların hayatımızda erkekler
olmadan yaşayabilmemiz çok zor.
Gerçi
erkekler varken de zor ama neyse...
Misal
abileri ve babasından destek görenler daha bir sağlam basıyor
yere.
Ama
adaletsizlik evde başladığında vay o kadının haline...
Her
yerde ezilen olmaya devam edecek demektir.
Evet
evet evimizde başlıyor adalet ya da adaletsizlik.
Her
ne kadar sürekli eleştiri konusu olsa da evde çoğunlukla kadın
hakimiyeti var.
Bunu
"iç işleri bakanı" etiketlemesiyle de gündemde tutuyor.
Evet
adalet var, evin içinde olduğun sürece hakimiyette senin.
Peki
tamam. Bir süreliğine bunu kabul edip devam edelim.
Daha
büyük savaş yerine bu dar alanda savaş verelim mi?
Yooo
hayır der hepiniz itiraz edersiniz şimdi.
İyi
ama gönüllü kabul edenlerde sizler değil misiniz?
Bir
bebeğiniz olduğunda babasını neden yaklaştırmıyorsunuz?
Neden
her defasında dokunma canını acıtırsın, tutamazsın sen ne
bilirsin diyorsunuz?
Neden
bebeğin mamasını vermesine, altını değiştirmesine, gece uyanıp
bebeği avutmasına engel oluyorsunuz?
Neden
her defasında "sen işine bak" deyip onu evin içinden
işlerden uzaklaştırıyorsunuz?
Neden
mutfağa her girmek istediğinde "sen şimdi her yeri
dağıtırsın, aman aman sen git otur, ben yapar getiririm"
diyorsunuz?
Neden
"bugün evi temizleme günüm, ayak altında dolaşma"
deyip ısrarla evin dışına gönderiyorsunuz?
Ve
daha birçok bahane...
Acaba
bu adalet isteme kısmını, adaletli davranarak kendimizden neden
başlamıyoruz?
Dilerseniz
mutfakta oğlumuzdan ve eşimizden yardım isteyerek başlayalım.
Dışarıda
eşitlik, adalet diye bas bas bağırırken evde kızımız ve oğlumuz
arasında da önce biz uygulayalım.
Hiç
düşündünüz mü intiharların, şiddettin, boşanmaların
sebebini?
Sanırım
biz yılların, geçmişin kadına yüklediği "değersizlik"
olgusunun öcünü almaya çalışırken tuzağa kendimiz düşüyoruz.
Sevgimizi
verirken bile hep temkinliyiz.
Neden
cinsiyetsiz çocuk yetiştiremiyoruz.
Kızımız
doğmadan pembe, oğlumuz doğmadan mavi kıyafet hazırlamaktan
vazgeçemiyoruz bir türlü.
İçimizden
geldiği gibi davranmaya hep korkuyoruz.
Hep
hediye alan tarafız mesela.
Hep
bize jest yapılsın, sürpriz yapılsın, şımartılalım...
Ama
aynısını yapmak aklımıza bile gelmez.
Çünkü
bir tarafımız hep ürkek.
Güvenemiyoruz.
Ne
dersiniz?
Savaşı
dar alanda başlatalım mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder