14 Mart 2017 Salı

Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Seyhan FIRAT ile söyleşimiz



13.11.2009 tarih ve 27405 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi kapatılarak Teknoloji Fakültesi kurulmuştur. Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi; Ağaç İşleri Endüstri, Bilgisayar, Elektrik-Elektronik, Endüstriyel Tasarım, Enerji Sistemleri, İmalat, İnşaat, Metalürji - Malzeme ve Otomotiv Mühendisliği olmak üzere dokuz bölümden oluşmaktadır. 2010-2011 eğitim-öğretim yılında Elektrik-Elektronik, Enerji Sistemleri, İmalat, İnşaat, Metalürji- Malzeme ve Otomotiv Mühendisliği olmak üzere altı bölümle eğitim öğretime başlamış olan fakültemiz, 2012-2013 eğitim-öğretim yılında Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği bölümlerine, 2013-2014 öğretim yılında ise Endüstriyel Tasarım Mühendisliğine öğrenci almıştır.

Teknoloji Fakültesi Avrupa’ya uyum sağlamış müfredatıyla alanında nitelikli mezunlar yetiştirerek ülkenin ilk ve önde gelen kuruluşu olmaya ve mesleki alanlarda liderliğe ulaşma gayretlerini sürdürerek bağlı olduğu Gazi Üniversitesi için imkanlar sağlamaya devam edecektir.
Bu bağlamda Teknoloji Fakültesinin vizyonu, geleceğin katılımcı, paylaşımcı, özgün, estetik değerlere sahip ve mesleki açıdan yetkin bireyleri yetiştiren, uluslararası düzeyde tanınan, araştırmacı kimliği ön plana çıkan yenilikçi, sürekli gelişmeye açık, bilgiye erişme yollarını gösteren, aktif öğrenmeyi ilke edinmiş ülke içerisindeki her türlü gelişim sürecinde önderlik rolü üstlenen, paydaşları ile etkili bir iletişim ve işbirliği yapabilen ve yaşam boyu öğrenim yollarını bilen bireyler yetiştiren bir fakülte olmaktır.
Alanındaki uygulamaya yönelik mühendislik kavramlarını, fikirlerini ve verilerini bilimsel yöntemlerle değerlendirmek, karmaşık teknik problem ve konuları belirlemek ve analiz edebilmek, tartışmalar yapabilmek, kanıta ve araştırmalara dayalı çözümler geliştirerek öğretim ve araştırma etkinliklerinde bulunmaktır.
Teknoloji Fakültesinin amacı, tasarım ve projelendirme çalışmalarını bağımsız olarak gerçekleştirebilecek bilgi ve becerilere sahip olan, yapılmış olan projeleri okuma, geliştirme, uygulama, denetleme ve kontrolörlük yapabilen, sahasında bilgi ve uygulamalarda karşılaşabileceği öngörülemeyen karmaşık durumlarda sorumluluk alarak çözüm üretebilen, sorumluluğu altında çalışanların mesleki gelişimine yönelik etkinlikleri planlayıp yönetebilen, mesleğinde bilgi ve uygulamaları takip edip kullanabilecek ve meslektaşlarıyla iletişim kurabilecek düzeyde yabancı dil ile çalışma alanının gerektirdiği düzeyde bilgisayar yazılım ve donanım bilgisine sahip olan, özgüveni tam, kültür birikimi yüksek ve iletişim becerisine sahip bireyler yetiştirmektir.
Alanı ile ilgili verilerin toplanması, yorumlanması, duyurulması aşamalarında bilimsel ve etik değerlere uyma bilincine sahip olan girişimci rekabetçi yönetici ve sosyal bireyler yetiştirmeyi temel eğitim felsefesi olarak benimsemiştir.
Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesinin dokuz bölümünde 53 Profesör, 48 Doçent, 51 Yardımcı Doçent, 25 araştırma görevlisi ve 4 uzman olmak üzere 181 akademik personel bulunmaktadır.
Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesine bağlı bölümlerde dört yılık eğitim öğretim programını başarı ile tamamlayan öğrencilere “Mühendis” ünvanı ile lisans diploması verilir. Eğitim dili Türkçe olmakla beraber çift ana dal ve yan dal olanakları vardır. 
Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Seyhan FIRAT ile insan kaynaklarının etkin kullanılabilmesine yönelik çözüm önerileri hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

1- Merhaba Dekanım, öncelikle bize zaman ayırıp gösterdiğiniz yakın ilgi için çok teşekkür ederiz. Bize kendinizden bahseder misiniz?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
1966 yılında Adıyaman/Gölbaşı'nda doğdum. 1988 yılında Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Yapı Eğitimi bölümünden mezun oldum. Daha sonra bir yıl Adana İnşaat Teknik Lisesinde Teknik Öğretmen olarak görev yaptım. 1989 yılında Araştırma Görevliliği sınavını kazanarak Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Yapı Eğitimi Bölümünde göreve başladım. 1992 yılında Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde Yüksek Lisansımı tamamladım. YÖK’ün açtığı Yurtdışı Yüksek Lisans ve Doktora bursunu kazanarak İngiltere’ye gittim. Glamorgan Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünde Doktoramı tamamlayarak Ocak 1999 yılında Sakarya Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Yapı Bölümüne Öğretim Üyesi olarak geri döndüm. Hemen akabinde Ülke olarak Marmara depremini yaşadık. Tabii o deprem birçok şey öğretti bize. Depremle yaşamamız gerektiğini, ne tür önlemler almamız gerektiğini. Aslında yalnız devlet değil hem millet olarak hem de akademisyenler olarak çok şey öğrendik o süreçte. O dönemde sadece teknik açıdan değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri açısından da depremle nasıl mücadele etmemiz gerektiği konusunda çok ciddi çalışmalarımız oldu. Özellikle hasar tespitiyle ilgili gönüllü çalışmalar yaptık. Bilhassa Adapazarı, çok derin acılar yaşayan bölgelerimizden bir tanesiydi. O süreç bana çok şey kattı. Ayrıca depremden dolayı istediğimiz yere tayin isteme hakkımız da vardı. Ama bizim aklımıza bile gelmedi oradan bu nedenle ayrılmak. Adapazarı’nı terk edemezdik... Sakarya Üniversitesi yeni kurulmuş, genç ve dinamik bir üniversiteydi.  Özellikle bölge halkına üniversitenin neler katabileceği ile ilgili çok güzel çalışmalar yaptık... Bire bir yaşadık o süreci. Herkesin beklediği bir umut ışığı vardı... Bu üniversite, o umut ışıklarından biri oldu. Yönetimi ve çalışanlarıyla tüm sorunları üstlendi. Özellikle o travmanın atlatılmasında çok ciddi katkılar sağladı. Bu arada Sakarya Üniversitesi çok ciddi ilerlemeler kaydetti. Özellikle uluslararası projeler, laboratuvar altyapı imkanlarının iyileştirilmesi ve yeni laboratuvarların kurulması aşamalarında çalışmalarım oldu. Daha sonra 2012 yılında -tabii o süreçte yardımcı doçent, doçent ve profesörlüğümü Sakarya Üniversitesinden aldım- Sakarya Üniversitesi Teknoloji Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanlığı görevini yürütürken Gazi Üniversitesine, yuvama geri geldim. 2015 yılında Bölüm Başkanlığı görevine başladım. Temmuz 2015’ten itibaren de Teknoloji Fakültesi Dekanlığı görevini yürütüyorum. 
2- Teknik eğitim fakülteleri neden teknoloji fakültesine dönüştü? Peki ileride teknik öğretmen ihtiyacı olursa bu açık nasıl kapatılacak?  
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Teknik Eğitim Fakültelerinin Teknoloji Fakültesine dönüşmesi ile ilgili yanlış bir algı var. Vaktiyle çok fazla teknik eğitim fakültesi açıldı ve çok sayıda öğrenci alındı. 1990’lı yılları hepimiz biliyoruz; meslek liselerinde katsayı engelinden dolayı öğrenci sayısı azaldı. Bu durum sadece öğrenci sayısını azaltmadı, aynı zamanda öğrencilerin kalitesini de düşürdü. Bu bir nevi çarpan etkisiydi. Teknik öğretmenlerin istihdamını da etkiledi. Uzun bir süre birçok branştan öğretmen alımı gerçekleştirilemedi. Teknik eğitim fakültelerinden mezun olanlarda yığılma oldu. Mezun olan teknik öğretmenlere Millî Eğitim Bakanlığı yeterli istihdamı sağlayamayınca bazıları ilkokul öğretmeni oldu. Okurken zorunlu formasyon dersi de alıyorlardı çünkü. Branş dışı öğretmen olanlar ve sanayide çalışanlar olmasına rağmen huzursuzluklar vardı. Dolayısıyla Teknik Eğitim Fakülteleri 2009 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla kapatıldı. Yine Bakanlar Kurulu Kararıyla Teknoloji Fakülteleri açıldı. Teknoloji Fakülteleri, Teknik Eğitim Fakültelerinin bir devamı değildir. Teknoloji Fakülteleri “Mühendis” ünvanıyla öğrenci mezun veren 4 yıllık bir fakültedir. İki Fakülte tamamen farklı yeterlikte ve misyonda  mezun vermektedir. Diğer Mühendislik Fakültelerinde olduğu gibi Teknoloji Fakülteleri de MF4 puan türüyle öğrenci almaktadır.
İleride doğabilecek teknik öğretmen ihtiyacı yine teknoloji Fakültesi mezunlarıyla giderilebilecektir. Zira Teknoloji Fakültesinden mezun olan mühendislerimiz endüstrinin ihtiyaç duyduğu uygulama alt yapısı güçlü mühendisleridir. Mezunlarımız Endüstrinin ihtiyaçlarını bilen ve çözüm üretebilen nitelikli mühendislerdir. İleride ihtiyaç duyulması durumunda Teknoloji Fakültesi mezunları pedagojik formasyon programına tabii tutularak bu talebi de yerine getirebilecektir.
3- Eğitimleriniz uygulamalı olduğuna göre günümüz teknolojisi takip edilebiliyor mu? Uygulama alanlarındaki teknolojik makine ve teçhizat yeterli mi?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Bu soru için özellikle teşekkür etmek istiyorum. Bizim laboratuvar altyapımız Türkiye'deki birçok üniversiteden çok çok iyi durumdadır. Her ne kadar Teknoloji Fakülteleri yeni olsa da fiziki imkânlar itibarıyla 1930'lu yıllara dayanmaktadır. Dokuz mühendislik alanımızın tümünde de yeterli laboratuvarlarımız vardır. Özellikle son 2-3 yıldır laboratuvar altyapımızda çok ciddi çalışmalarımız oldu. Rektörlüğümüzün sağladığı desteklerle, bütün bölümler bazında yenilendik ve yenilenmeye de devam ediyoruz. Bildiğiniz gibi teknoloji sürekli yenilenen bir süreçtir. Şu an kullanılan teknoloji iki yıl sonra tamamen farklı bir teknolojiye dönüşebiliyor. Dolayısıyla Teknoloji Fakültesi olarak güncellenmiş, yenilenmiş teknolojileri takip etmek zorundayız. Ayrıca bunları öğrencilerimize göstermek, öğretmek zorundayız. Özellikle öğretim üyesi arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Hem altyapı projeleri hem de TÜBİTAK, SAN-TEZ ve AB projeleriyle laboratuvar altyapımızı sürekli olarak yeniliyoruz. Burada şunu özellikle belirtmek istiyorum, Teknoloji Fakültesi, Gazi Üniversitesinin en fazla proje üreten fakültelerinden bir tanesidir. Uluslararası yayın sayılarıyla, yeni gelişmiş teknolojileriyle, Teknoloji Fakültesi Gazi Üniversitesinin göz bebeğidir. Tamamını Fakültemizin çıkardığı bilimsel dergilerimiz var. Özellikle ülkemiz ve Üniversitemizin başarısında hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yayınlarımızla eğitim ve öğretim hayatına ciddi katkılar sağlamaktadır.
4- Mühendis yetiştiren bir fakülte olarak mühendislik fakültelerinden farkınız nedir?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Dünyada iki türlü mühendislik var: Birincisi teorik mühendislik yani büro mühendisliği diğeri ise uygulama ağırlıklı mühendislikler. Yani sahaya çıktığında o işin nasıl yapılacağını, usta, ustabaşı olan kişilere gösterebilmektir. Bizde sadece teorik mühendislik vardı. Uygulama daha çok iş sahasında öğreniliyordu. Teknoloji Fakültelerinde temel mühendislik derslerinin yanı sıra uygulama dersleri de yoğun olarak verilmektedir. Mesela, dünyadaki mühendislik fakülteleri ortalama 140 krediyle mezun verirken, biz Teknoloji Fakültelerinde bu 140 kredinin üzerine ayrıca laboratuvar ve uygulama derslerinin fazlalığı nedeniyle 180 kredi civarında bir krediyle öğrencilerimizi mezun ediyoruz. Böylece, mezunlarımız meslek hayatına atılmadan önce mesleklerinin en ince ayrıntılarını uygulamalı olarak öğreniyorlar. Özellikle kendi işlerini kurmalarında ve iş hayatına atılmalarında bu eğitim tarzı mezunlarımıza çok büyük bir avantajlar sağlamaktadır.
5- Fakülteyi daha iyi tanıtmak anlamında sosyal sorumluluk projelerinde tercih ettiğiniz alan hangisidir?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Biz sosyal sorumluluk anlamında tek bir alan tercih etmiyoruz. Çünkü üniversitelerin çok farklı misyonları olduğuna inanıyoruz. Üniversitelerin bir nevi ülkenin aklı olması gerekiyor. Bu nedenle üniversitelerin, hem sosyal sorumluluk projelerinde hem de topluma önderlik etmede çok ciddi sorumlulukları var. Şu anda Fakültemiz bünyesinde aktif 19 öğrenci topluluğumuz var. Sürekli faaliyet hâlindeler ve aralarında çok güzel bir iletişim var. Topluluklar çok güzel bir şekilde birbirlerinden destek alıyorlar. Her hafta en az birkaç etkinlik düzenleniyor. Bu etkinlikleri de tabii ki halka açık yapıyoruz. Dolayısıyla bu faaliyetler, hem öğrencilerimizin yetişmesi hem de sivil toplum örgütlerindeki yeri açısından çok önemli. Mesela benim de akademik liderliğini yaptığım,  Genç Yeşilay topluluğu var. Çalışmalarımıza geçen yıl Kazan'da 500 fidan dikerek başladık. Bu yıl 5000 fidan diktik. Önümüzdeki yıl yine Kazan Belediyesi ile ortak yapacağımız çalışmada hedefimiz 10.000 fidan dikmek. Her yıl özellikle öğrencilerimizden çok ciddi katkılar geliyor. Bunların sürekliliğini istiyorlar. Özellikle fidan dikmeyi çok önemsiyoruz. Bilhassa 2025 yılına geldiğimizde eldeki verilere göre su fakiri ülkelerden biri olacağız. Bu nedenle mühendislerimizi çevreye duyarlı olacak şekilde eğitiyoruz. Bu alanda bilinç oluşması gerekiyor. Dolayısıyla mühendislerimiz de öncelikle kendi hayatlarında, bulundukları ortamda ve işlerinde örnek insan olarak hayatlarına devam edecekler.
6- Hedef sahibi ve gelecek kaygısı taşıyan örgütler kurumsallaşmayı seçer. Çünkü kişiler değişir; amaçlar ve o amaçlara ulaşma biçimi genelde aynı olmakla beraber ihtiyaca göre değişir. Bu bağlamda sizce idareciliğin zorlukları nelerdir? Dekan olduktan sonra Fakültedeki arkadaşlarınızla olan iletişiminizde bir farklılık oldu mu?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Gelişen ve yenilenen teknolojilerle birlikte hedefler ve ihtiyaçlar da gelişiyor. Üniversitemizde genç mühendisleri yetiştirirken temel hedeflerimizden bir tanesi de akreditasyon. Yani mühendislik alanında verdiğimiz eğitimi akredite etmek istiyoruz. Bu ileriki yıllarda üniversite kılavuzunda da yerini alacak olan, MÜDEK veya ABET kriterleri olacaktır. Bu konuda uluslararası denetleme ve akreditasyon şirketleri var. Bu akredite şirketlerin bir tanesi ile çalışıp buradaki eğitimi akredite etmek istiyoruz. Böylece gelecek nesillere ve doğabilecek ihtiyaçlara göre kendimizi çok kolay adapte etme imkânımız olacak.
Görevde çok yoğun iş yükü nedeniyle hem arkadaş hem de ailenizi ihmal edebiliyorsunuz. Fakültemizin arka tarafında çok güzel bir bahçemiz var, orada bir araya gelmeye çalışıyoruz. Ayrıca, yönetici olarak Dekanlık kapısı her zaman herkese açık. Araştırma görevlileri, memurlarımız  randevulu randevusuz her zaman herkes gelip her türlü sorunu bizle görüşebilir. Gönül kırmamaya çalışıyoruz. Görev bittikten sonra arkadaşlarınızla aynı şekilde görüşebilmek çok önemli. Kişiler geçicidir kalıcı olan kurumlardır. Dolayısıyla kurumsallaşmak önceliğimizdir. Kurumsallaşmamızı hızla tamamlamamız gerekiyor. Gazi çok büyük bir kurum, büyük bir aile. Tabii bunun da çok büyük sorumlulukları var. Temel çıkış noktamız kurumsallaşmak. Bu kurumsal kimlik altında tüm faaliyetlerimizi yürütmeye çalışıyoruz. İnşallah başarılı olacağız.
7- Fakülte ve sanayi iş birliği yapıyor musunuz? Sanayicilerin istekleri nelerdir? Büyük sanayiciler öğrencilere burs verip mezun olduklarında iş veriyor mu?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Türkiye'de mühendislik eğitimi 8 dönemden oluşuyor. Bizde 7+1 dediğimiz sistemle yani öğrenci okula hiç gelmeden ilgili sektöre giderek “İş yeri Eğitimi” programı altında bir dönemini tamamlıyor. 9 branşta mühendislik eğitimi veriyoruz ve her branş kendi alanında ilgili sektörle iş yeri eğitimini tamamlıyor. Böylece sanayinin bizden istediği iş gücünü sağlamış oluyoruz. Sanayi ile protokol düzenleyip belli aralıklarla toplantılar yapıyoruz. Konuyla ilgili görüşlerini alıyoruz. Aslında üniversite-sanayi iş birliğini en üst düzeyde gerçekleştiriyoruz. Türkiye'deki üniversitelerimizin önemli ortak sorunlarından bir tanesi hatta sadece üniversitelerin değil, sanayinin de bir sorunudur. Her iki taraf da bu durumdan yakınıyor. Bu bağlamda teknoloji fakülteleri buna bir çözümdür. Çünkü biz sanayicilerle sık sık bir araya geliyoruz. İş yeri eğitimi sırasında hocalarımız ziyaretlerini gerçekleştirirken yöneticilerle bir araya geliyorlar. Belli aralıklarla sanayi kuruluşları ve bölüm başkanlarıyla toplantılar düzenliyoruz. Hocalarımız proje konusunda da destek sağlıyor. Eğitim-sanayi iş birliğinde çok güzel bir iletişim yakaladık. Diğer üniversitelere de örnek olduk. Birçoğu bizim 7+1 sistemimizi uygulamaya başladılar. Bu bizim için bir gurur kaynağıdır. Bu fikrin bu uygulamanın bizden başlayıp diğer fakültelere yayılması önemlidir. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Öğrencilerimizin çok büyük bir kısmı bu iş yeri eğitimini aldığı yerlerde istihdam ediliyor. Çünkü orada bir dönem boyunca kendini gösterme imkânı buluyor. Yine BAP, TÜBİTAK, SAN-TEZ ve AB projeleriyle üniversite –sanayi işbirliklerini en üst seviyede devam ettiriyoruz.
8- Birincisi 1984'te başlatılan dünyanın en yüksek bütçesine sahip sivil araştırma programı olan AB Çerçeve Programları ve Horizon 2020 Avrupa Birliği Çerçeve Programları Avrupa’nın bilim, teknoloji, politika ve uygulamalarının uyumlaştırılması, üniversite ile sanayi iş birliğini teşvik etmek amacı taşır. Ulusal Koordinasyonu TÜBİTAK tarafından yürütülen Horizon 2020 Programı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Özellikle Horizon ve diğer AB Projeleri yanında TÜBİTAK ve SAN-TEZ gibi projeleri de çok ciddi şekilde önemsiyoruz. Horizon 2020 projesi bizim için çok çok önemli. Çünkü ülkemiz bu projelere çok ciddi destek sağlıyor. Bütün AB genelinde bir havuzda toplanan meblağlardan ancak projelerle yararlanabiliyorsunuz. Ülkemiz, Horizon 2020 projesi için yaklaşık 500 milyon Euro destek sağlıyor. Bu meblağın misliyle ülkemize geri dönmesi için üniversitelere çok ciddi yükümlülükler düşmektedir. Hem üniversite-sanayi iş birlikleri ile hem de üniversitenin kendi bünyesindeki bu Horizon 2020 projesinden ülkemize gerçekten geri dönüşleri sağlamak zorundayız. Bizim de konuyla ilgili başvurularımız var. Hâlihazırda yürütülen Horizon projelerimiz var. Özellikle benim başkanlığımda başvurduğumuz bir Horizon projesi var. Hem çevreci hem de yeni teknolojilerin geliştirilmesiyle ilgili ortak doktora programı açacağız. Teknoloji fakültesi ve diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte doktora öğrencilerimiz eğitimlerinin bir kısmını ülkemizde, bir kısmını da yurt dışında gerçekleştirecek ve bütün kaynağı bu Horizon projesinden sağlanacak. Projenin tamamı 6 milyon Euro’ya mal oluyor ve bu gerçekten çok ciddi bir meblağ. Konuyla ilgili sürekli olarak hocalarımızı ve sanayicilerimizi bilgilendirme toplantıları yapıyoruz. Bu konu sadece üniversitemiz için değil, ülkemiz için de çok çok önemli. Eğer mezun ettiğimiz öğrencileri uluslararası alanlara sürebiliyorsak bu projeler karşılığını buluyor demektir. Bir çerçeve projemiz daha var: Şu an hazırlık aşamasındayız. Destek 22-23 milyon Euro civarında olacak. Bir mükemmeliyet merkezi kurmayı planlıyoruz.  Bu kapsamda MYK (Mesleki Yeterlilik Kurumu)  ile birlikte çalışıp özellikle mesleki teknik eğitim alanında öğretmenlik yapan hocalarımızın yeterliliğini bu mükemmeliyet merkeziyle sağlamayı planlıyoruz. Bu, Türkiye'de bir ilk olacak ve Gazi'de gerçekleşecek. Konuyla ilgili faaliyetlerimiz aralıksız devam ediyor ve bu projeyi oldukça önemsiyoruz.
9-  Öğretim elemanlarınızın çoğu teknik öğretmen kökenli ve mühendis yetiştiriyor. Pratik olarak tamam ama teorik olarak yani mühendislik terimlerinde zorlanma oluyor mu?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Kadromuzun büyük bir kısmını teknik eğitim fakültesinden mezun olan hocalarımız oluşturuyor olabilir ama bu hocalarımızın çok büyük bir çoğunluğu, doktora eğitimini mühendislik fakültesinde tamamladı. Ayrıca kadromuz sadece teknik öğretmenlerden oluşmuyor, azımsanmayacak derecede de mühendis kökenli hocalarımız var. Bu süreç kendini tabii sürekli yeniliyor. Gerek pratik gerek teorik anlamda hocalarımız çok yeterli kişiler. Bu yeterliliklerimizi de biz akreditasyonla ABET ve MUDEK’le yanında mezun ettiğimiz öğrencilerimizin istihdamı ile kıyaslıyoruz. Şu anda mezun olan öğrencilerimizin işe yerleştirilme oranı yüzde 85 civarında. Bu istihdam oranı çok büyük bir orandır. Bir mühendislik fakültesinde bu orana ulaşılmak ise çok zor. Şu anda Teknoloji Fakültesinden haziran döneminde mezun olup da işe yerleşmeyen mühendisimiz mevcut değil. Bu durum,  verdiğimiz eğitimin ne kadar doğru ve kaliteli olduğunu gösteriyor.
10- Fakültenize hangi okullardan öğrenci alıyorsunuz? Meslek lisesi öğrencileri geliyor mu, ek puanları var mı? METOK sistemi devam ediyor mu?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Biz Fakültemize iki sistemle öğrenci alıyoruz: Hem normal lise dediğimiz Fen lisesi ve Anadolu lisesi, hem de mesleki teknik liselerden gelen öğrencilerimiz var. Her iki sistemde de tüm mühendislik fakültelerinde olduğu gibi MF4 puanıyla öğrenci alıyoruz. METOK sistemiyle gelen öğrenci oranımız %20. Öğrencilerimizin esas kaynağı ise Fen ve Anadolu Liselerinden ki bu oran %80’dir.
Fakültemize METOK ile gelen öğrencilerimize matematik, fizik ve kimya derslerinden oluşan bir Bilimsel Hazırlık programı uyguluyoruz. Ancak bu programı başarı ile tamamlayan METOK öğrencileri lisans eğitimine başlıyabiyor.
11- Mezun olan öğrencileriniz iş bulmada sorun yaşıyor mu? Öğrencilerinizin staj durumu nedir?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Bizim öğrencilerimiz iş bulma konusunda zorluk yaşamıyor. Bizde zorunlu staj 60 gün. Buna ilaveten bir de iş yeri eğitimi programımız var. Ayrıca öğrencilerimizin laboratuvar derslerinde de uygulama eğitimimiz var, becerilerini hızla yükseltiyoruz. Stajlarımız ise yaz döneminde uyguladığımız Endüstri Stajı  şeklinde gerçekleştiriliyor.
12- Maddi kaynakların ve zamanın ülke için etkin kullanılabilmesi, insan kaynaklarının etkin kullanımına bağlıdır. Bu da her personelin kişilik, bilgi, beceri ve birikimine uygun görevde istihdam edilmesi ile olabilir. Bunun için tüm personelin ama öncelikle yöneticilerin yeterli seviyede olması gereklidir. Siz kurduğunuz sistemle bunu başarabiliyor musunuz?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Özellikle bu konuda kurumsallaşmanın altını çizmek istiyorum. Sadece hocalarımız değil, idari personel ile de kurumsallaşmak zorundayız. Bu nedenle tüm personelimizle iyi bir iletişim içindeyiz. Mesela, bazen sabah kahvaltılarımızı bir arada yapıyoruz. Hemen hemen her sabah odalarına uğrar hâl ve hatırlarını sormaya gayret gösteririm. Bu iyi bir motivasyon sağlıyor. Her zaman herkese çok kolay ulaşılabilir bizde. Kapımız her daim açık. Bu kurumsal kimliğimizi geliştirdiğimiz sürece çalışanlarımızın memnuniyetini üst seviyede tutmaya gayret ediyoruz.
13- Engelli öğrencilere yönelik çalışmalarınız var mı?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Biz bu konuyu çok önemsiyoruz. Hep söylerim; üniversitelerin bu konuda örnek olması gerekiyor. Engelli öğrencilerimiz için tüm fiziki alanları ulaşılabilir hâle getirmeye çalışıyoruz. Fakültemizdeki A blok 1930’lu ve B blok 1950’li yıllarda yapılmış en eski binalardır. Dolayısıyla buralarda engelli rampaları ve asansör çalışmalarımız var. Yeni yapılan Taşkent binamız ise tamamen engelli dostu. Öğrencilerimiz her yere kolaylıkla ulaşabiliyor. Engelli öğrencilerimize karşı gerek hocalarımız gerekse çalışanlarımız yüksek bir bilince sahipler. Bu nedenle kendilerine teşekkür ediyorum. Ayrıca sivil toplum örgütlerinde görevler alıyorum ve iki AB projesi de tamamladım. Konuyla ilgili tüm materyalleri de bedava şekilde herkesin kullanımına sundum, sunmaya da devam edeceğim.
14- Yıllarca derslere girdiniz, öğrencilerle bire bir istişare içindeydiniz, onları yönlendirdiniz. İdareci olduktan sonra öğrencileriniz ile nasıl bir iletişim hâlindesiniz?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Yine aynı şekilde devam ediyor, derslere giriyorum. Eskisi kadar yoğun olmasa da mutlaka derslere giriyorum ve buna devam etmek istiyorum. Çünkü öğrencilerin yönetimle iletişiminin daha sıcak olmasını istiyorum. Bu bağın hiç kopmaması gerek. Bizim varlık sebebimiz öğrencilerimiz. Dolayısıyla onlarla ne kadar iyi iletişim kurarsak onların, okullarıyla ilgili memnuniyetini ve çalışma azmini artırmış olacağız. Bu nedenle onlarla sürekli iletişim içerisindeyiz. Onlar da sorunları olduğunda tüm idari personelle sürekli ve kolay iletişim hâlindeler.
15- Meslek lisesi öğrencileri geliyor mu, gelenler kaç yıl okuyor?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi METOK ile gelen öğrencilere muafiyet sınavı uygulanıyor. Geçenler doğrudan birinci sınıftan başlıyor. Geçemeyenler matematik, fizik ve kimya derslerinden oluşan bir yıl Bilimsel Hazırlık Programına tabi tutuluyor.
16- Hobilerinize zaman ayırabiliyor musunuz?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Bu yoğunluğun içinde maalesef ki zaman ayıramıyorum. Bağlama çalmayı çok istiyorum, başladım ama bırakmak zorunda kaldım. İnşallah bir gün tekrar başlayacağım. Öğrencilerimi özellikle kitap okumaya teşvik ediyorum. Gerçi o hobi değil bir zorunluluk, bir yaşam biçimi.
17- Öğrencileriniz dersler ve laboratuvar dışında hangi alanda faaliyet gösteriyor?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
O kadar çok çeşitli işlerle uğraşıyorlar ki... Sanattan tutun spor faaliyetlerine kadar. Mesela basketbol takımımız üniversite birincisi oldu. Bayan ve erkek voleybol takımımız üniversite ikincisi oldu. Sanat, spor, kültürel faaliyetleri çok ciddi bir biçimde destekliyoruz. Mesela Teknoloji Fakültesi Türk Sanat Müziği Korosunu kurduk ve ilk konserimizi verdik. Yeterli olmayabilir ama her geçen gün daha da iyileştirerek bu konudaki çalışmalara devam ediyoruz.
18- Kamu yöneticilerinin yetişmesini sağlayan bürokratik sistem kaliteli yönetici üreten hale gelmedikçe, yapılan mevzuat ve teşkilat düzenlemeleri ile yönetici değişikliklerinin beklenen neticeyi vermesi zorlaşacaktır. İç dinamiklerinden güç almayan bir sistemin gelişmesi ve başarılı olması mümkün değildir. Dolayısıyla yapılması gereken ilk iş, bürokrasiyi nitelikli biçime dönüştürüp onu sürdürecek sistemi oluşturmaktır.
Kalitenin yükselebilmesi için öncelikle yöneticilerin performanslarının doğru yöntemlerle ölçülmesi ve atamalarda bu ölçümlerin dikkate alınması gerekmektedir. Siz yöneticilerinizi seçerken zorlanıyor musunuz?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Kamu yöneticilerinin yetişmesini sağlayan bürokratik sistemin geliştirilmesi ve başarılı hale gelmesinin yolu, insan odaklı yaklaşımlar ve kaliteli bürokratlardır.   Nihayetinde kurumlar, insanların (personelin) yapıp-ettikleriyle faaliyetlerini sürdürür ve yaşarlar.  “Kaliteli” personelin nasıl belirlenip, yönetici olarak atanacağı ise önceden hazırlanmış somut kriterlere dayandırılırsa, atamalar mümkün olduğunca objektif ve bilimsel temelde yapılabilir. Bunun için seçilecek personelin liyakati, teknik becerisi ve çalışacağı ekiple uyumu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kriterler için gerekli bilgiyi, personel dosyalarından, anket yöntemiyle veya yüz-yüze görüşmeler neticesinde mevcut pozisyonundaki çalıştığı diğer insanlara sorularak özellikleri, daha önceki pozisyonları ve çalışma süreleri, tecrübeleri, teknik bilgileri belirlenir. Bu kanallar kurumumuzda açık olduğundan yönetici seçiminde zorluklar yaşanmamaktadır. Bu konudaki kanun, yönetmelik ve teamüller kurumuzda oturmuş durumdadır.
19- Kurumların başarılı olması çalışanlarına ve çalışanlarının ortaya koyduğu performansa bağlı olmakla birlikte çalışanların performansı yüksek düzeyde tatmin edilmiş olmalarıyla yakından ilişkilidir. Diğer taraftan yapılan araştırmalar örgütsel bağlılığı yüksek olan çalışanların görevlerini yerine getirmede ve kurumsal hedeflere ulaşmada ekstra çaba gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Çağımızda yaşanan yoğun rekabet ve değişimin getirdiği stres, çatışma, moral bozukluğu ve çalışanlar arasında iletişimsizliğin çalışanları demoralize ettiği düşünülürse kurumların, çalışanların işine ve kurumuna yönelik tutumlarını belirli aralıklarla ölçmesinin önem taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Siz çalışanlarınızın motivasyonunu ve kuruma bağlılığını nasıl sağlıyorsunuz?

Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Yapılan işler tamamlandıktan sonra, biten işin muhataplarından geri bildirimler alınarak, işin planlanması, hazırlanması ve sonuçlandırılması süreçlerindeki zaaflar, güçlü yönler, işin, sanki tekrar yapılması durumunda, daha verimli olmak için geriye dönük nasıl hareket edilmesinin belirlenmesi ile ilgili fikir alışverişlerinde bulunmak üzere yöneticilerle periyodik toplantılar yapılmaktadır. Burada çalışanlarımızın konuya ilgisi, heyecanı, önerileri gözlemlenmekte, olumsuzluk tespit edildiği durumda, gerekli uyarılar ve ayarlamalar bu bilgiler ışığında düzenlenmektedir. Personelimizin uyumunu artırmak için, iş haricinde sosyal amaçlı birliktelikler sağlanır. Beraber yemek yemek, geziler düzenlemek,  varsa problemlerinin çözümünde yardımcı olunmaya çalışılmaktadır.  Bazı yasalar çerçevesinde maddi gelir getiren görevler, personeli teşvik amacıyla, başarıları oranında, takdir hakkı kullanılarak dağıtılabilir. Başarılı personele, sözel - yazılı olarak teşekkür edilerek, iş performans motivasyonu artırılabilir.   Bunun dışında, göreve başlama ve bitim zamanlarında yazılı olarak tebrik ve teşekkür belgeleri sunularak, doğum günleri, hastalık gibi durumlarda personelin yalnız olmadığı hissettirilmektedir.
20- Performansın ölçümü önemli bir geri bildirim mekanizması olup sağlıklı bir iletişimin yegane yoludur. Bu mekanizmanın kurulma aşamasının iyi bir şekilde olması nasıl sağlanabilir?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Performansın ölçümü,  personel kaynakları ve işin zamanlamasının daha etkili kullanımı için ileriye dönük hareket planı oluşturulmasında önemli bir geri bildirim mekanizmasındır. Yapılacak işlere başlanılmadan önce bir harekât planı oluşturulmalı, bazen iş sürecinin ortasında bazen de iş bitiminde bu plana, gerçek hayatın ne kadar denk düştüğü araştırılarak, planın güçlü ve zayıf yönleri,  aksama nedenleri belirlenerek giderilmeli, ileriki benzer işlerde revize edilmiş yeni bir planla uygulama yürürlüğe konulmalıdır. Faaliyet raporlarının hazırlanması, işle ilgili paydaş ve muhatapların beğeni ve görüşleriyle ilgili anketler oluşturulması ve sonuçların değerlendirilmesi iş akışının düzenlenmesinde önemlidir.
21-  Son olarak ne söylemek istersiniz?
Prof. Dr. Seyhan FIRAT:
Son olarak bu hedeflere varmak için, planlama, bütçeleme, zaman çizelgesi oluşturma, rapor hazırlama, yapılan işten doğrudan ya da dolaylı etkilenen kesimlerle iletişim içerisinde olmak gerekir. Şikâyet ve önerilere açık olmak, yapılan işin gerektirdiği disiplini korurken, bilgi paylaşımında demokratik kanalları da devrede tutmak daha sağlıklı durum değerlendirmesi ve planlamaya yardımcı olacak yöntemlerdir. 
Teknoloji Fakültesinden mezun olan öğrenciler; Vatansever, ülkesini, değerlerini en üst seviyede tutan özgüvenli, çalışkan ve başarılı meslek sahipleridir. Uluslaraarsı faaliyetlere katılabilen, sorumluluk alan, tasarım ve yapabilme kabiliyetleri olan, özgür düşünen ve özgür düşünceye saygı duyan, demokrasi bilinci olan, çevreye duyarlı, ortak çalışabilen, gelişime ve değişime açık mühendislerdir.
Bu vesileyle, Fakültemizin tanıtımına yaptığınız katkılardan dolayı teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder