Daha
doğmadan başlar kadının derdi. Doğacağı müjdesini bile babaya nasıl vereceğini kara
kara düşünür anne. Evlat hasretiyle yanıp tutuşan baba daha yüzünü bile
görmeden utanır bebesinin varlığından. Olup bitenlerden habersiz dünyaya
gözlerini açan bebe ise sadece sevilmek ister. Her fırsatta açtığı kollar boş
kalır. Anne kader ortağı saydığı yavrusunu yaşadığı sıkıntıları yaşamasından
korktuğundan öfkesini kusar her fırsatta. Döner dolaşır tutunacak bir dal
bulamaz savrulur durur. Tüm bunlar yetmez gibi toplumun dayatmaları başlar.
Konu komşu, akraba, okul, sokak,mahalle, iş hayatı canından bıktırmak için
sırada bekler.
Dayanma
gücün varsa sevgisiz, horlanmış bir hayatta ayakta kalabilirsin. Tüm canlı
varlıklar gibi sen de sevdin. Oh nihayet seni sen olduğun için seven biri var
artık. Bu mutluluk ne kadar sürecek sanıyorsun ki. Belki kırk bıçak darbesiyle
son bulacak, belki sokak ortasında darp edileceksin, belki bir kanalda
boğulacaksın, belki bir dolmuş kabusun olacak. Ayrılmak isteyeceksin şansın var
ve hayattaysan.
Çok
heveslenme yüce adalet hevesini kursağında bırakacak. Baba evine mi dönersin.
Unuttun mu onlar zaten varlığından utanmıştı.
İyi de
tüm bunlar daha ne kadar sürecek. Acaba tüm bunları değiştirebilecek gücün
varken bu gücü neden kullanmadın sen. Mücadele yerine boyun eğmeyi mi seçtin.
Kader demek kolayına mı geldi. Nasıl? Deme hiç.
Erkek
evladını sen yetiştiriyorsun. Kadına değer verilmesi gerektiğini öğretmiyorsun.
Bu sıkıntıları ben yaşadım başka kadın yaşamasın demiyorsun. Çocukken yaşadığın
acıları unutuyorsun. Aynı hataları kendi çocuğunu yetiştirirken de yapıyorsun.
Çocuğunla en çok zamanı sen geçiriyorsun. İşin kötüsü ne biliyor musun? Sen bu
gücünün bile farkında değilsin. Çünkü sen de kendini değersiz hissediyorsun.
Kendinin farkında değilsin. Yani birey olduğunun farkında değilsin.
Duygularının, isteklerinin. Hayatı kendin zorlaştırıyorsun kendine. Yok öyle
bir şey deme, öyle. Kendimden biliyorum. Kendimi babamın ve ağabeylerimin
yanında hissettiğim kadar değerli hissedemiyorum annemin yanında. Ve babam,
ağabeylerim, erkek arkadaşlarım benden daha fazla mücadele ediyor ‘kadın
hakları’ davasında.
Kuşaktan
kuşağa kadın dayanılmaz acılar çekmeye devam ediyorsa bunun en büyük suçlusu
yine kadındır. Nasıl yani demeyin hiç. Önce kadın-erkek ayırımından
vazgeçeceğiz. Erkekler bizim düşmanımız değil.Bizim
mücadelemiz düşünce ve karakter yoksunu yaratıklarla. Yani insan sınıfına
koyamadıklarımızı erkek sınıfına hiç koyamayız. Yani bu kadın erkek mücadelesi
hiç değil. Kadın önce bireyselliği kabul edememiş, her türlü acıyı kendine hak
görmüş zihniyetten kurtulmalı.
Bu
mücadele de hepimiz babamızı, kardeşimizi, çocuğumuzu, eşimizi yanımıza
almalıyız. Ve işe çocuğumuzdan başlamalıyız. Unutmayalım ki oğlumuz kızımızın kardeşi, gelecekte bir
kadının eşi ve bir çocuğun babası. Yetiştirdiğimiz her çocuk en az üç kadının
hayatına anlam katacak. Ve bu mücadele en çok kadının kadınla mücadelesi. İşe
erkeklerden önce kadınlardan başlamak gerekiyor.
Yani her
şeyi değiştirecek güç var bizde! Bir düşünün isterseniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder